Geçmişin Laneti

Genç bir oğlan, babasının ani ölümüyle altüst olmuş hayatını yeniden düzenlemeye çalışırken, yeni dul kalan üvey annesiyle birlikte izole ve görkemli bir kır malikanesine taşınır. Ancak bu malikanenin eski ve karanlık atmosferi, kısa sürede huzur bulmayı imkânsız hale getirir. Sessizlikle dolu büyük odalar, karanlık koridorlar ve sürekli varlığını hissettiren bir gerilim, oğlanın içine kapanmasına neden olur.

Oğlan, zamanla evde tuhaf sesler ve gölgeler fark etmeye başlar. Başta bu durumu hayal gücüne bağlasa da, yaşadığı deneyimler giderek daha gerçekçi ve korkutucu bir hal alır. Gece vakti duyduğu fısıltılar ve bir gölgenin sürekli onu izlediği hissi, oğlanın zihninde derin bir huzursuzluk yaratır. Bir gece, yüzü babasına ürkütücü bir şekilde benzeyen grotesk bir figürle karşılaşır. Bu varlık, sadece korkutucu değil, aynı zamanda tehditkar bir şekilde oğlanın peşine düşer.

Oğlan bu durumu üvey annesine anlatmaya çalışsa da, onun tarafından dikkate alınmaz. Üvey anne, yaşadığı acının ağırlığı altında, oğlanın gördüklerini kederden kaynaklanan bir sanrı olarak değerlendirir. Bu durum, oğlanın evdeki yalnızlığını ve çaresizliğini daha da artırır. Ancak oğlan, bu varlığın sadece bir hayalet olmadığını, babasının geçmişiyle bağlantılı karanlık bir sırrı temsil ettiğini anlamaya başlar.

Korku ve gerilim yükseldikçe, oğlan malikanenin tarihini ve bu figürün gerçek kimliğini ortaya çıkarmak için tehlikeli bir yolculuğa çıkar. Üvey anneyle olan karmaşık ilişkisi ve karşı karşıya olduğu doğaüstü tehdit, oğlanın sınırlarını zorlar. Her adımda gerçek ile hayal arasında gidip gelen oğlan, malikanenin karanlık sırlarının derinlerine indikçe, kendi korkularıyla yüzleşmek zorunda kalır.